29 Nisan 2012 Pazar

Aklımı Alan Çantalar…


Nedense dolabımdaki dünya kadar çantadan bu aralar bir tanesini beğenip de kullanamıyorum. Sanırım bu aralar düğün koşuşturmasında ihmal ettiğim alışverişlerime geri dönmemin vakti geldi. Ne giyecek giysim var, ne takacak şapkam, ne gözlüğüm, ne küpem, ne ıvır zıvırım ve tabii ki ne de ayakkabılarım. (annemin okumamasını dileyerek yazıyorum) Ama en çokta çanta konusunda sıkıntı çekiyorum şu an.

İşte tam bu ara siteleri dolaşırken aklımı alan çantalara rastladım. Bu üç modele de acilen ihtiyacım hem de sudan daha çok. O yüzden yorumsuz yayınlıyorum.

                                                                           Kate Spade

                                                                            Tory Burch

zara

 
Love,
Sinem

Uzun Aralar Ardından…


Benim için upuzun bir aradan sonra yine blogumlayım. Son zamanlarda vaktimi fazlasıyla alan birkaç şeyden dolayı bıraktım yazmayı. Özellikle şu ev bulamama canımı o kadar sıkıyor ki hiçbir şey yapmak gelmiyor içimden. İnsanın içine sinen evi bulması gerçekten çok zormuş. Eh birde haddinden fazla zor beğenen iki insan bir araya gelince hala Arimla evsiziz. Vakit yaklaşıyor, zaman tik tak tik tak işliyor son umudumuz bir yer var onun sonucuna göre gardımızı almayı düşünüyoruz. Hayır, biraz daha geç kalırsak giyinme odam yetişmeyecek tek derdim o :) yani anlayacağınız sıkıldım, süsü püsü bile bıraktım, öyle ki şapka bile takmıyorum o derece.


Yoğun geçen günlerimize bir de organizasyon, masa düzenini sıkıştırınca işler hiç hoş olmadı. Sundukları şeyleri beğenmedik, beğendiklerimiz olmadı. O yüzden kocaman bir offff daha geldi benden. Sonuç başka şirketlere de bakacağız, tabii zaten çok zamanımız var :)


Bu zaman dilimi içinde güzel şeyler de oldu tabii ki. Annemle düğün yaklaşırken kapalı çarşıya gittik. Onu beğenmedim, bunu beğenmedim ne geldiyse beğenmedim, çok zor beğenen biri değilim beni tanıyanların ama gerçekten tanıyanlar hiç zorlanmazlar bana beğendirecekleri şeyler için, anlık bir göz göze gelmem yeter birçok şey için, (bakınız tık tık) beğenmemin tek kriteri gördüğüm anda bu benim diyebilmek. Tıpkı siz henüz göremediniz ama evimiz için beğendiğimiz masamız gibi, ben kokmalı. Ben ve Arık’tan başka kimse beğenmedi ama işte o ben ve hatta biz. İşte yine öyle ben kokan bir şey bulamamıştım ki, uzaktan bir pırıltıyla göz göze geldik, gözlerim pırlanta berraklığına ulaştığında annem tamam dedi beni tanıyan biri olarak işte bu :) Şu an benden köşe bucak kaçırıyor, kullanmak için sabırsızlandığımız bilerek. Neyse ki düğüne az kaldı kavuşmamız yakın…



Gitmişken kendimi baharat ve lokuma boğdum.


Konudan konuya atlıyorum ama ilk defa Dom Kilisesi’nde tuttuğum dileğim gerçekleşmedi. Sanırım koordinatlar yanlış gitti. Bu zamana kadar böyle bir şey olduğu pek görülmüş şey değildi hayatımda. :(

Kayıp olduğum günlerde yeni, keyifli, kendimi geliştirebileceğim ve geliştirirken de bir o kadar eğlenceli bir işe başladım. Umuyorum hep böyle devam eder. O yüzden wish me luck…


Yollarda evlenme teklifi aldığım Galata’ma selam gönderdim. 


Birçoklarının çiçeksizken hüzünlendiği ama benim ruhumu aydınlatan, ilhamlarımı coşturan görüntüler arasında hayallere daldım.


Yalnız kahvelerime Twitter ve aksesuarlarım eşlik etti.
Ve yine buralardayım. ..

Love,
Sinem

İlk görsel: housearquitectura.com

11 Nisan 2012 Çarşamba

Geçen Günlerim…


1 Nisan 8 Nisan arası fena bir yoğunlukla geçti. Ev bakma, iş görüşmeleri, ev cicileri alışverişi, mobilyaları sonlandırma, bu karışıklığa sinema sıkıştırması ve bol americano.

İlk olarak bir sürü ev baktık, evler güzel ama salonlar nedense gözüme hep ufak geldi. Söyle bir Central Park manzarası aramıyorum ama bu cama kesinlikle hayır demem. O nedenle arayışım devam ederken wish me luck diyorum.


 Ev bakarken evi de doldurmak gerektiğinden ıvır zıvırlarımı topladım. Ben mutfak insanı değilim, yemek yapmayı bilmem, öğrenir miyim onu da bilmem ama her ne kadar ayakkabı almayı tercih etsem bile bu renkli şeyleri almak keyif verdi. (Eiffel Kulesi çok eski)


Ve yakında benim için gayet keyifli bir işe başlayabilirim. Sürpriz. Bu bekleme süreci içinde keyifli kahvelerimi yudumladım. Her zaman filtre kahve ilk tercihim olur ama ne olur ne olmak güzel değilse diye süt isterim yanına. Eh her kahve Tchibo olamaz.


Bol bol giyinme odası inceledim. Mutfaktan vazgeçerim ondan geçmem :)


Nikâh saatimizi hallettik, yetmedi koşa koşa mobilyalarımızı aldık. Mobilya beğenme sürecimizi buradan tekrar okurken biz biricik mimarımız (artık bizim) Mert’le el sıkıştık çok mutluyuz.  Neler yaptığını görmek için tık tık. Ama daha fazlası için yerinde görün derim. Henüz yeni cicilerimizin resmi yok idare edin.

Şu an 3 kilo verdim, kendimi tutup 1 kilo daha versem ideal kiloma ulaşacağım ama fazlasıyla açım bu aralar verdiklerimi geri almalıyım dercesine yedim.


Kitabını soluksuz okuduğum Hunger Games’ime gittim. Film kitap kadar olmasa da sevdim ama cast konusunda ne Peeta, ne Gale ne de Katnniss beni mutlu etti. Hatta ısrarla Katnniss Dakota Fanning olmalı görüşündeyim, hala. Diğer herkes süper bir tek Lenny Kravitz’li Cinna’yı ben daha süslü hatırlıyorum kitapta, emin olmamakla birlikte.  


Bu ara vakit bulursam Pamuk Prensese de gideceğim ama kendime sanki onu götürüyormuşum da ben onun için geldim aslına izlenimi yaratacak bir çocuk bulamadım. O nedenle poz vermekle yetindim.  Unutmadan belirtmek isterim ben Pamuk Prensesi sevmiyorum zaten Prenses çirkin olmuş o yüzden kötü anne olmaya karar verdim baktım aynama söyledim sihirli Mirror Mirror sözlerimi, cevabı merak eden varsa o çirkin prenses olacak değildi herhalde!


Hızımı alamadım Gone With The Wind ile de poz verdim, sevmedim pozumu, duruşumu ama başarılarımı bir dahaki sefer artırım dedim., kayboldum ortalıktan. 


Love,
Sinem

görseller: From me to you, google.

10 Nisan 2012 Salı

Renkli Trençkotlarım…


Neşeli olduğumdan mıdır bilinmez ama renkler benim için her zaman vazgeçilmezdir. Baharların vazgeçilmezi Trençkot’ta da bu geleneğimi fark etmeden sürdürmüşüm. Aslında asıl trençkot rengi olan beje bayılıyorum ama nedense elim hep diğerlerine gidiyor. En son bu sefer gerçek bir trençkot alacağım diye yola çıkmışken sarı aldım, hatta pembesini almadığıma bin pişmanım şu an. Hepsinin sevdiğim bir özelliği var.

İlk göz ağrım olan açıııık yeşili ta Hatırla Sevgili dizisinin olduğu dönem almıştım. Belden oturtmalı ve aşağısı bol dizimin altında olan bu model 60’lı yılların modasında olduğu için yeri başka. En sevdiğim yeri ise arkasındaki pilileri, hep gözüm arkada kalıyor.

zara

Diğer yeşilim ise bence bana en çok yakışanı. Boyu dizimin hemen üstünde kalıyor ve en hoş yanı kocaman(bana göre) içinde beyaz şeridi olan siyah düğmeleri.

mango

Kalça hizasında biten lacivertim ise denizci renklerine büründüğümde vazgeçemediğim trençkotum.  Kolları İspanyol olmasından daha çok sevdiğim özelliği lacivert beyaz düğmeleri. Bu bahar üzerimde bol bol göreceksiniz.

mango

Ve şimdilik sonuncu olarak gözüken sapsarı trençkotum bu aralar en favorim, bundan sonraki postta ve bu aralar üzerimde fazlasıyla göreceksiniz. Pembesini de almadığıma bin kez pişmanım. Modeli, boyu, kumaşı ve kesimi ile tam bir trençkot, rengi hariç. Arkasındaki ve kollarında bulunan düğmelerine âşık olmamak için kendimi zor tuttuğumu özellikle belirtmek isterim. 


united colors of benetton

Bundan sonra alınacakların başına ilk olarak bej olsun istesem de şartlar bir pembe gösterebilir :)

Love,
Sinem

9 Nisan 2012 Pazartesi

Havaya İnat İlkbahar Panosu…


İki ya da üç haftada bir ilhamım artsın diye değiştirdiğim panomu genelde havalar ile aynı orantı da değiştirsem de bu sefer havaya inat renkli bir bahar panosu yaptım kendime…  Pembe, mavi, lacivert, yeşil, sarı, pudra, kırmızı gibi alabildiğine renklerle donattım panomu. 
 Çıktığı günlerden beri sık sık panoma uğrayan Miu Miu ayakkabılar, cupcake ve Tiffany&Co’nun eşsiz kutusu bakmaktan en çok hoşlandıklarımdan.  


Bu yıl elde etmeyi düşündüğüm sarı bir babet, sivri burun stiletto ve bantlı pabuçlar gerekli bana. 


Her ne kadar ilkbahar diye çığlık atsam bile bugünün yağmurlu havalarında tercih edeceğim bir paltoda da koymayı ihmal etmedim tabii. Nedense bugün dışarı çıktığımda bir türlü ısınamadım. 


Ben bu bahar oldukça renkli geçirmeyi düşünüyorum. Dolabıma daha fazla uzun etek ( geçen yıl aldıklarıma doyamadım da) bol şal deseni, çiçekli çantalar, zarf çantalar, bolca da dantel eklemeyi düşünüyorum.  Bol baharlı alışverişler hepimize :)

Love,
Sinem

5 Nisan 2012 Perşembe

Elle UK Mayıs Kapağı…


Elle UK Mayıs kapağında “Artık ne istiyorsam onu yapacağım” diyen Rihanna var, yeni görünüşü ve yeni hayatı ile. Bu kız dakika başı görünüşünü değiştiriyor ben yetişemiyorum ama cesaretine şapka çıkarıyorum.   Styling i Joe Zee’nin yaptığı, fotoğrafları Tom Muro’nun çektiği görsellere geçmeden ben Rihanna’yı sarı hiç sevmiyorum ve yakıştıramıyorum, ama kıyafetler, görseller şahane.

Beyaz Emporio Armani elbise ile


Bu bembeyaz etek Dior, iç çamaşır Jean Paul Gaultier ve gözükmeyen ayakkabılar Gucci,


Bu görselde ise ceket tabiî ki Balmain. 


Bakalım diğer dergi kapakları mayıs için kimlerle anlaştı?

Love,
Sinem

görseller: Elle UK

Kate Middelton ve Prens William Mumyalandı…


Cambridge Dük ve Düşes’imiz Madame Tussauds’dalar. Hem Londra’da hem de NYC’de aslında hepimizin bildiği ve bin kez gördüğü kıyafetleriyle ama yine de hoşlar. Ben bir tek Prensin baraj kurulurken futbolcuların aldığı pozisyona benzeyen duruşunu sevmedim.  Onun dışında zaten aynı kendileri. 

Onlar güzel, cicileri güzel ama ben onları düğün günü olan kıyafetleriyle görmeyi tercih ederdim.   Sizce de daha şık olmaz mıydı?


Londra Madame Tussauds,


New York City Madame Tussauds,


Love,
Sinem

Görseller; Just Jared, Gossip center.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...