30 Mart 2012 Cuma

Dantel Eldivenlerim…


Aslında bu post bir –Düğün Hikâyem Part… kısımlarından olmalıydı ama henüz bitmediği için ve ben daha fazla dayanamadığımdan işte burada.  İlk başta öylesine bulunsun diye annemin yapmaya başladığı eldivenin beyaz olması ve örüldükçe harika bir hal alması kafamın üzerinde hemen bir ampul yanmasına neden oldu. Bunun sonucunda da artık bittiğinde daha güzel bir post ile düğün hikâyelerime eklenecek. 


İlk başta kısa eldiven olarak düşünmüştük ama şu an dirseğe kadar uzandı ve bu aralar birincisinin son iki parmağı tamamlanmak üzere. Anneme çok kolay gelsin, bana ne mutlu ve darısı size ve devamı da tamamlanınca diyorum...

Love,
Sinem

26 Mart 2012 Pazartesi

Düğün Hikâyem Part 6 – My Wedding Book


Keyifli hazırlıklar azalmaya başladığında devreye hemen girerek kendim ama sadece kendim için keyifli bir defter yaratmaya başladım. Okuduğum gelin dergilerinden, dekor dergilerinden ve bütün moda dergilerinden sevdiğim ve gereken ne varsa kesip biçtim. Tabii öncelikli rengim mor kapaklı defter olmadığı için pembe ile yetindiğimi neden mor bir defter değil sorularına cevap olarak peşin peşin söylüyorum. Bu defterde yapılacaklar, unutulmaması gerekenler, hayal edilenler, gerçekleşenler olmak üzere beni, bizi, bütün planlarımızı ve en çokta hazırlık sürecimi keyfe dönüştüren her şey var.  Kınayanlar, kınamak üzere dalga geçenler ya da geçmeye hazırlananlara gururla söylüyorum evet bu aralar fazla boş vaktim var ve ben onu eğlenceye dönüştürmesini biliyorum!

Defterime öncelikle düğüne 12 ay kala neler yapılması gerekenlerin bulunduğu sayfalar ile başladım. Bizim 3 ayımız kalmak üzere olduğuna göre geçirdiğimiz 9 ayı atlatmış gözüküyoruz. Peki, uygulamada nasılız diye merak edenlere hemen hemen tavsiye edilenlerle aynı gidiyoruz diyebilirim.



Aralarda tüyolarla devam ettim.


Şartlar ne gösterecek bilmem ama gelin arabasının eski bir araba olması çok istediğim ayrıntılardan. Hatta Arı’mın “Mustang 65 mi, yoksa ben mi?” sorusuna vereceği cevabı duymaya hazır olmadığımın da farkındayım. (yinede love u Arık Bey)


Ve gelinlik için ilhamlarım bir hayli fazlaydı. Ben kendimi Pronovias ile taçlandırdım ama straplez gelini olmak istemediğim için üstüne ne yapacağım hala muamma. İşte o raddede hala bu ilhamlar bana göz kırpıyor. 


Oscar’ıma bir selam olsun bu gelinlik de…


Ve gelin pırıltısı… buradaki yüzüğüme ise bakmaya kıyamıyorum.


Ben bir inci gelini değilim sanırım. O nedenle inci takıyor olmayacağım, zümrüt veya safir ilk tercihlerimden, hatta boynuma herhangi bir şey de takmayı düşünmediğim için küpe ve yüzük ağırlıklı olacak pırıltılarım. Kim bilir belki bir de taç en Kate Middleton’ından…


Benim gelinliğim olurda sevgilimin damatlığı olmaz mı! O henüz kavuşamasa da damatlığına süper görseller ve tüyolar ile ben gardımı aldım, istediğin bütün fikirlerde yanında olacağım sevgilimmm.


Gelin ayakkabısı ise benim için en zor olan seçim. Ah tabii ki böyle bir Dior’a dolabımdaki bütün pabuçlarımı feda ederim ama ben hala gelin ayakkabısı “renkli olsa çok neşeli olur”culardanım, her ne kadar modası geçse de. Beyaz ayakkabı içimdeki neşeye ters çünkü. Bir Tiffany Mavisi ise resmen paha biçilmez olurdu. Hala bilmeyen kaldı mı bilmem ama Tiffany Mavisi = Tiffany&Co kutusunun rengi!




Ah o maviye henüz kavuşamasak da o tonu balayında tutturmayı düşündüğümden en güzellerinden yapıştırdım defterime.


Mobilya meselemiz hala muallak da olduğu için no comment ve aşık olduğum koltuktan sevgilerle…


Eve gelene kadar daha davetiyeler var diyenlere dip not kafamda güzel bir fikrim var ama henüz uygulamaya koyamadım o yüzden burada sadece tüyolar var, henüz!


Masa düzenine gelirsek harika görsellerim var ve bir o kadar da fikrim ama henüz o chapter için görüşmeye çağrılmadığımız için yine bir es. Fakat pembe, mor olacağını düşündüğünüzün farkındayım.


Masalar bitince en zor görevimiz oturma düzenine geldiğinde bin beş yüz adet topladığım fikirler ile çığır açmayı düşünüyorum. 


Aaoo gelin çiçeği konusunda pek bir fikrim yok ama Esrama giderken canlı tonlarda olmalı diye düşünüyorum fakat düğün günü kısmet :) zaten fırlatıp atacağım sıradaki geline :)


Gelin pastası bu eşsiz pastalardan olursa kimseye yedirtmem haberiniz olsun. Öyle bakacağız sadece…


Bunlarda kimbilir belki saçlarım...


Ve henüz netleşmese bile dans dersleri sayfası da yaptım. 


Daha bir sürü ayrıntı olacak ama henüz bu kadarını hazırladım. Defterime son noktayı gerçek olan resimlerle koymayı düşünüyorum. Bu da demek oluyor ki Temmuz da bu defter tekrar açılacak :)


Love,
Sinem

25 Mart 2012 Pazar

Hafta Sonu Alışverişi…


Bahar gelince güneş beni mutlu eder ama ona birde umudu eklemem gerektiğinde hemen kendimi soap opera kitaplarına atarım. O nedenle bu hafta sonu alışverişime bu kitaplardan iki tane ekledim. Birincisi her kitabını zevkle okuduğum ( 2 kitabı kaldı okunmamış) Sex and The City’nin yazarı Candace Bushnell'in Ruj Ormanı, ikincisi ise Jamie Cat Callen’ın Fransız Kadınları Neden Yalnız Uyumaz’ı. Fransızlara karşı olan özel ilgim nedeniyle merak merak meraktan aldım. Son Soap Operalarım bunlar oldu. Biyografilere bayılıyorum o yüzden şimdi stiline taptığım Audrey’im hayatına gireceğim. Ah birde her kafadan bir sesin çıktığı İbrahim Paşa’nın hayatını öğrenmeye karar verdim. Hafta sonu kitap alışverişlerim bu kadarla sınırlı kaldı fakat alışveriş yaptığımda eve almadan dönmediğim tek şey ojedir, 2 tatlı renk kutuda yerini aldı.

Yemeğe doyamadığım çileğin üstümde de kokmasına bayıldığım için bitmek üzere olan vücut kremimin yerini Body Shop’tan yenisi ile doldurdum.  Alışveriş yapmayı çok seviyorum o yüzden Bir Alışverişkoliğin İtirafları’nı da ekledim sepete.


Ve H&M aksesuarlarım. Patrick’in bana uğur getirmesini diliyorum :)


Unutmadan eklemek istiyorum Audrey’mi americano oyununda kazandım. Hafta sonu şeytanım boldu.


Bu hafta sonu kendime ayırdıklarım bu kadar. Önümüzdeki hafta sonlarına bol alışverişli günler diliyorum kendime…

Love,
Sinem

Bahar Renkleri…


Birçoklarının ruhu hala ısınamasa da havalar ısındı, güneş tepemizde, saatlerde bir saat ileri alındı ve sonunda hiç gelmeyecek gibi gözüken bahar artık geldi. Benim için bahar demek her şeyin en uçuk ve tatlı tonlara dönüşmesi demektir. Pembeler maviler açık tonlarına bırakır kendini, yeşil fıstık yeşiline, en sevdiğim (en sevdiğim renkler sürekli değişse bile bir tek mordan vazgeçemiyorum)renk mor bile açılır, kırmızının da yavaş yavaş turuncuya döndüğü anda benim ruhum da kendini bahara teslim eder. Ben az sonra en bahar halimle sokaklara atacağım kendimi ama önce hem bana hem de size bahar renklerinin bu yıl ne tonlarda olacağını görmek isterseniz işteeee;

Baharın en tatlı renkleri ve beni en çok mutlu eden (bu bahar) Louis Vuitton,



Chanel’de buz mavisi bir başka olur,


Valentino uçuk pembesi ve benim olması gereken elbisesi ile enfes,


Diorrrrrrrrrrrrr


Ve Oscar’ım…


Bugünün size özel ilhamı olsun.

Love,
Sinem

22 Mart 2012 Perşembe

Prada Fantasy Lookbook Spring 2012…


Tanrım gördünüz mü bilmiyorum ama ben daha yeni hatta az önce gördüm –cahilliğimi mahzur görün-  ve kayıtsız kalmak istemedim.  Tamamı elle yapılmış olan bu kolâjları Jereon Koolhaas ve Lok Jansen’nin yaptığı ve runway ile backtage fotoğraflarının Phil Meech’in çektiği bu harika çalışmanın mankenleri Lindsey Wixson, Anais Pouliot, Ruby Aldridge, Kasia Struss, Ginta Lapina, Abbey Lee Kershaw, Fei Fei Sun, and Daphne Groenevel ‘dir. Bu muhteşem görsellerle sürreal bir Prada’ya doğru koşuyorum. Hepsi güzel ama benim favorilerim;







Ve diğerleri;













Love,
Sinem
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...