30 Kasım 2011 Çarşamba

Bitpazarı…


Gezmeyi en sevdiğim yerlerden biri bitpazarlarıdır. Ne yazık ki İstanbul’da istediğim randımanı alabileceğim bir pazara rastlamadım. Ama Almanya’da tam iki tanesine gittim, bir tanesini de kaçırdım.(Aferin bana)

Birilerinin bir zamanlar en sevdiği ya da onları mutlu eden objelerin, kıyafetlerin şimdi bende olması ayrı bir duygu getiriyor bana. O nedenle ne varsa topladım. Ah birde sınırlı yük hakkım olmasaydı neler alacaktım kim bilir. 

İlk olarak çok neşeli bir insan olan Gretchen’ten tam 1 euroya çok sevimli bir ceket aldım, belki hiç giymem ama onunla sohbet etmek çok keyifliydi. Birde çok güzel iki mumluk.


Diğer en keyif aldığım tezgâhtan mükemmel broşlar aldım ve en komiği dünya kadar madalyonu ne yapacağım bilmiyorum ama aldım işte.


 Ve bu bastonlardan biri evimin salonunu süsleyecek. Arık Bey üzgünüm buna katlanmak zorundasın. :)



Bu teyzeden ise kol düğmesi ve bir iki broş yine,




Buradan ise almanca öğrenene kadar sadece dekor olarak kullanacağım Salvador Dali ve Leonardo da Vinci’nin enfes kitaplarını aldım.



Bu tezgâhtan da kedi kitap tutacakları benim oldu ama tabii orada kaldı çünkü tam 7 kiloydular. Şubatta teyzemin bavulu ile kavuşacağız. 


Bu küçük kız oyuncaklarını satıyordu. Elindeki akrep çerçeveyi almak istedim ama o da başka bir tezgâhtan aldığı için anlaşamadık.



Almadan döndüğüm, pişmanlıklar içinde baktığım bu resimler ise hala içimi acıtıyor. Mario Puzo’nun bir klasik olan Baba kitabını almadan nasıl ayrıldım anlayamıyorum.


Ya bu tatlı kedi biblosu nasıl gözümden kaçmış.



Burada ise neyi gözüme kestirdim hiçbir fikrim yok :)



Bu şapkalarda kafama fazlasıyla büyük geldiler.



Ah hep bir daktilom olsun istedim ama bunu almaya kalkamadım bile. Bile bile lades demeye gerek yok, bunu bana kimse getiremezdi :(



Ve ganimetlerimin bir kaçı;

Arimla evimizin anahtarlığı olacak anahtarlık,

 
Madalyonlarım,



Broşlarım,


Ve şu anda en sevdiğim çantam olan 50 Centlik çantam ahahah,


Her ne kadar annemler beni çekiştirerek çıkartsalar da çok güzel şeyler aldım, gördüğünüz gibi çok mutluyum.


Love,
Sinem

Etek ve eşarp: Mango
Deri ceket ve kazak: Stradivarius
Kemer: Pieces
Çanta: H&M
Çizme: Elle

Ne Giydim?



Blogda arada bir bugün ne giydim köşesi yapsam fena olmaz diye düşündüm.

İlk iş Tog Concept Serginde aynadan çektiğim fotoğraflarla başlamak istedim. Çekecek kimse olmayınca aynalar en iyi arkadaşlarım.


 Siren Ertan’ın aynasına bayıldım, aynayı mı kendimi mi çektim tartışılır.


Yavaş yavaş daha gelişmiş, aksesuar odaklı fotoğraflarla görüşürüz. Yakında Almanya’dayken neler giydiğimi yazarım. Hızlı kaçış noktaları olacak benim için.

Yanında çirkin olma pahasına Sultan’ımla resim çektirmeyi de ihmal etmedim.



Love,
Sinem

Pantolon: Zara
Eşarp ve hırka: Silk and Cashmere
Broş: Galata’da bir butik??
Ayakkabı: Pull and Bear

TOG CONCEPT PROJESİ



Bu hafta sonu bitmeden size görmeniz gereken bir sergi önermeliyim. Toplum Gönüllüleri Vakfı, Mudo Concept, Trump Towers ve Maison Française dergisi işbirliğinde gerçekleştirilen TOG Concept projesi 12 ünlü ismin seçimlerine ve zevklerine uygun olarak 12 mimar tarafından dekore edilmiş dairelerine konuk oluyorsunuz.

4 Aralık serginin son günü o nedenle eliniz çabuk tutup daireleri gezmeye koşun bir an önce. Üstelik proje giriş ücretlerinden elde edilecek gelir tutarı kadar Mudo Concept tarafından yapılacak katkıyla Sokak Lambası projesi; sokakta çalışan çocukların sosyal hayatlarına ışık tutmaya devam edecek.

Ve size söylemek istediğim en önemli nokta Mudo Concept’in bu kadar çarpıcı ürünleri olduğunu ben bilmiyordum. Belli başlı ürünlerinin harika olduğunu biliyoruz ama aksesuarlar resmen başımı döndürdü. Favorim pul resimlerinden oluşan vazo oldu.



Ve bu enfes çalışma masası 4 Nisan hediyem olsun istiyorum. Arık Bey bu satırlar size…


Sergiden benim sizin için seçtiklerim;

Ayşe Arman’ın yatak odasındaki aynalar,


Acun Ilıcalı’nın renkli klozet kapağı ve ceviz yatağı,




İzzet Çapa’nın eğlence odası bütün aksesuarları,


Hülya Avşar’ın çerçeveleri,




Siren Ertan Çarmıklı’nın enfes sehpası,


Ümit Boyner’in objeleri,



Oya Eczacıbaşı’nın toplantı odası,




Türkan Şoray’ın sinema koltuğu,


İbrahim Kutluay’ın oturma odası,


Rana Erkan Tabanca’nın kitaplığı,


Ve Caroline Koç’un çekmecesi, mumluğu, masası ve bütün dairesi.



Benim size sunacaklarım bunlar, hepsi ve daha fazlası için Trump Towers’da  TOG Concept projesini görebilirsiniz. Unutmayın 4 Aralık son gün.

TOG Concept’te destek olan ünlüler:



Acun Ilıcalı & Emrah Kutlar
Arzuhan Doğan Yalçındağ & Çağlayan Tuğal 
Ayşe Arman & Mahmut Anlar
Caroline Koç & Gökhan Avcıoğlu
Hülya Avşar & Merve Benice Musluoğlu
İbrahim Kutluay & Şebnem Buhara
İzzet Çapa & Sandra Arslanoğulları
Oya Eczacıbaşı & Mustafa Toner
Rana Erkan Tabanca & Hakan Ezer
Siren Ertan Çarmıklı & Hakan Helvacıoğlu
Türkan Şoray & Emir Uras
Ümit Boyner & Cem Kocacıklıoğlu



Bu zevkli gezi için Işıl Hanıma teşekkürler.

Love,Sinem

H&M Marni İşbirliği…



Bugüne kadar en çok merak ettiğim ve beğendiğim H&M işbirliği oldu Marni.



H&M dünya kadınlarına en güzel hediyeyi vermeyi planlıyor. 8 Mart 2012’de mağazalarda görücüye çıkacak olan koleksiyon kadın ve erkek giyim, aksesuar, ayakkabı ve çantaları kapsıyor. Kısaca bir kadının aradığı her şey olacak. Heyecan dorukta 3 ay olacak benim için.



Şimdilik video ve resimlerle idare edin. Mutlu gün 8 Mart 2012.

Marni H&M video

Love,Sinem

Olsenlar ve Vogue…



Bütün dünyanın kabul ettiği ve en önemli defilelerin front rowlarına oturan stil ikonlarına, tasarımlarıyla kazandıkları başarılar yetmemiş olacak ki bir de Vogue’a tescil ettirdiler. Bize de sadece gıpta ile bakmak düştü.


 Artık onlarda bir Vogue kızı...



Love,Sinem.

Görseller: Gossip Center

Düğünde Ben…




Düğün günü gelip kapıya dayandığında benim hazırlanmakta güçlük çekeceğim ortadaydı. Bekârlığa vedadan gece 2’de gelsem de, sabah 9’da kuaföre gitmek zorunda kalsam da –ki özellikle belirtmek isterim, kahvaltısız dışarı çıktığım ender günlerdendir-  oradan duraksız fotoğraf çekimine gitsem de, dönüşte gelin turuna katılsam da her anına değer bir gündü. En eğlendiğim düğün oldu bugüne kadar. Tam 12 saat sürmesi bir rekora da imza attı benim gözümde.

Hazırlık süreci kuaförden sonra makyajla devam etti. En sevdiğim ürünlerle, her zamanki sade makyajımı da tamamladıktan sonra giyinmeye başlamam gerekiyordu.


Ama önce bırakın giymeyi, bakmaya bile kıyamadığım elbiseme son kez aşağıdan bir bakış attım (bin kez teşekkürler anneciğim) ve tam 12 saat beni yarı yolda bırakmayan pabuçlarımla çekime gitmek üzere yol almaya hazırdım.


Çekime ilk olarak, yılların âdeti ayakkabı altına isim yazmakla başladı. Ve silindi tabii ki, sevgilim  duysun, tarihimiz neredeyse belli bile olsa işimi şansa bırakmayarak kurşun kalemle yazdım :)


Çekimlerde biz poz vermesek de izlemek epey yorucuydu ama bir o kadar da eğlenceli. Bu sevgili E’mle yorgunluktan afacanlık ve G ile bizim neyimiz eksik biz de çekeriz resimlerimiz.


Ve benim arkadaki düğüne karışmama ramak kalan merdivenler. Frag giyen adamlar, şapka takan bayanlar olan düğün olduğu zaman beni kaybederseniz bulacağınız yer bellidir, tam  orası. Aklım kalsa da olmam gereken yere döndüm, ama pozlarımı da verdim.




Yorucu, eğlenceli, kıskanılası çekim bittikten sonra gelin konvoyundan da eksik kalmadım tabiî ki, tek sorun konvoyu kaybetmemizdi :)


Düğünlerdeki küçük gelin küçük damatlara bayılırım, gördüğüm zamanda yapışmadan bırakmam.


İçimde hiç kurt bırakmamacasına 12 saat dans etmiş olsam da ender zamanlarda yavaşladım. Önümüzdeki kurtları kendi düğünümde bırakacağım.


Son olarak bu da benim gelin ve damata armağanım. Onlar çekim için uğraşırlarken ben de boş durmadım.


Love,
Sinem

Elbise: Ayla Tezel
Ayakkabı: Zara
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...