Hayatımın hiçbir döneminde beyaz ayakkabı seven bir insan
olmadım, olamayacağımı da düşünüyorum ama tabiî ki büyük konuşmalarımı pusuda
bekleyen ve kafama daaaan diye vuran yukarıdaki ile kapışamayacağım için
edebimle belki bir gün severim diye susuyorum sırf başıma gelmesin diye J
İşte böyle bir beyaz
ayakkabı düşmanlığım ile gereksizliği arasında gidip gelirken kendimi beyaz
ayakkabı bakarken buldum. Eh artık blogumu takip edenler nedenini anlamıştır… Benim
için gelinlik ayakkabısı mutlaka beyaz olmamalı! Evet, bence renkli olmalı,
hatta o kadar severek alınmalı ki daha sonra da kullanılmalı. Kısaca gelinliğin
tam tersi güzel bir şekilde değerlendirilmeli ama hiç bir şeyde laf dinlemeyen
ben bu konuda pes diyerek çektim beyaz bayraklarımı dinliyorum vintage ve yeni
sezon annelerimi…
Ben beyaz alacağım ama bana sorarsanız seven varsa en
renklisinden edinsin. Tabii bir de ne ve nerden alacağım konusu var ki işte en
can sıkıcı nokta. Sanıyorum eğer hala geç kalmadıysam –ki bugünlerde her yere
ve her şeye geç kalmış durumdayım- Divan Kundura’dan en 13,5 cmlik gelinlik
ayakkabılarıma kavuşmayı düşünüyorum. Henüz ne yaptıracağım muamma olsa da en
güzel defilelere bakmadan almayım dedim.
Valentino, Christian Dior, Nina Ricci, Dolce&Gabbana, Louis Vuitton ve diğerlerinden bir demet…
Benim gibi bir eski adıyla eskici, son yılların geçmek nedir
bilmeyen trendi vintage düşkünü için kaçınılmaz olan bir gerçek varsa o da
Valentino Couture’dür. Belki ben gelinlik için tercih edemeyeceğim( çünkü çok
alçak topuklar) ama bunlara bakmaya bile doyamazmışım gibi geliyor.
Bir de bu işin Dior Couture var ki akıllara zarar… Bu
şahaneler beyaz olmamalı diye düşünürken sanırım onlar gelinliğin altına
saklanamayacak kadar güzel diyerek önünde saygıyla eğiliyorum.
Nina Ricci ile zarafetin doruklarına çıkılabilir ve başka
söze gerek kalmaz.
Ama işte Louis Vuitton ile zamansız bir gelin olunur. Asla modeli
geçmez, zamanı geçmez, giyilmeye kıyılmaz sadece bakılır. Yani benim olduğu
zaman bilmiyorum ayağımda paralar mıyım ama bir gün boyunca oturup ona hayran
hayran bakacağım kesin.
Peki, sizce Derek Lam ile acı çekmeye değer mi? Bence hem de
her anına J
Dolce&Gabbana ise pamuk prenses ile Mary Jane karışımı
modelleri ile kalbimi çoktan fethetti.
Ve benim biricik aşkım Oscar De La Renta’m hiç gelinlik
ayakkabısı ile alakası olmasa da o bir OSCAR ve onun tasarımı olan bir şeyin
bir kalıba sokmak anlamsız, sadece istiyorum…
Hazır istiyorum demişken bir Alexander McQueen ile bilindik
gelinlerin aksine şahane bir gelin olunur ve ben de bunu isterim tabiî ki. Eh,
ismi Alexander olan bir ayakkabıya hayır diyebilen varsa önünde tüm silahlarımı
bırakmaya hazırım.
Farklı demişken Mugler ve Vera Wang farkın doruklarına
çıkartır insanı…
Aman ben gelinim, benim ismin asalet, zarafet ve şıklık ile yan
yana yazılmalı diyenlere de Ralph Lauren…
Bu kadar yüksek topuklardan sonra ve her zaman söylediğim
gibi asla babet giyen bir gelin olmak istemiyorum 12 saatlik bir düğünü 13 cm
ile geçirebildiysem kendi düğünümü de geçirebilirim diye düşünüyorum ama henüz
dereyi görmedim tabii J
belki sonun bu enfes ayakkabı gibi olacak ama o gün için buna değer…
Benim gibi “imaj her şey geri kalan hiçbir şey” diye düşünen
gelinler arkamdan gelsin, asla alçaktan uçmayalım…
Love,
Sinem
1 yorum:
Dior ve Alexander McQueen favorim olurdu :)
Yorum Gönder