Merak edenlere önce görseller…
Ve yazının tamamı...
ŞAPKA DEVRİMİ
1925 yılında yürürlüğe giren “Şapka Devrimi” devrimlerin en güzeli ve şık olanıydı vakti zamanında. Çağdaşlık ve medeniyetin simgesi olan şapkalar, aynı zamanda otorite, itibar, güven, yaşam tarzı ve sosyal hayattaki çizgiyi de belirler. O nedenledir ki yıllardır şapkalar asalet ve zarafet ile yan yana yazılmış, en güzel davetlerde, düğünlerde ve gecelerde baş tacı olmuştur her zaman. Kraliçeler, krallar, prensesler, prensler asırlardır bu aksesuarı hakkıyla taşımışlardır başlarında. İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth bu geleneğini hala devam ettirmektedir.
Günümüzde ise şapkalar artık Kraliyet ailesinden değilseniz, kendinize yeterince güveniniz ya da cesaretiniz yoksa pek kullanılan bir aksesuar değildir, eğer mecburiyet yoksa. Fakat öyle yerler de vardır ki şapka takmak sosyal hayatınızdaki statünüzü belirler. Bunlardan biri de Royal Ascot’tur. 300 yıldır devam eden bu gelenek, her yıl haziran ayında 5 gün boyunca sürüyor. Birbirinden şık bayanlar da hakkını verircesine biraz daha şaşırtıyorlar bizi tercihleriyle. Baylar ise silindir şapkaları ile eşlik ediyorlar bu görsel şova. Atçılık dünyası ve modanın harmanlandığı bütün dünyanın takip ettiği bir festivale dönüşüyor Royal Ascot.
Ülkemizde ise bu kadar şaşaalı olmasa da hipodromda şapka takmak sosyetenin tercih ettiği bir gelenek olarak az da olsa devam ediyor. Özellikle Gazi Koşusu, Uluslararası Yarış Festivali ve bazı aile koşularında şapka takmak layığı ile sürdürülüyor. En fazla ilgi ise Gazi Koşusu’nda olmaktadır.
Gazi Koşusu ilk kez 1927’de Ulu Önder Atatürk’ün de katılımı ile Ankara’da gerçekleşmiş olup, daha sonra İstanbul Veliefendi Hipodromu’nda her yıl haziran ayının son pazarı gerçekleşmektedir. Royal Ascot kadar olmasa da Gazi Koşusu’na gösterilen kılık kıyafet ve şapkalar adından söz eder nitelikte. Davetlilerin adına yakışır bir biçimde giyinmeye özen gösterdikleri Türkiye’nin en önemli koşusu olan Gazi Koşusu’nda şapka kullanımını giyimlerine rahatça uyarlayabiliyorlar. Fakat yine de daha çok hasır ve hazır şapkalar gözümüze çarpıyor. Bunların yerine tüllü, kendiden aksesuarlı, el yapımı ve canlı renkler daha asil duracaktır hipodromlarımızda. Kim bilir belki ilerleyen zamanlarda bizim hipodromlarımızda da “Lady’s Day” olur bu vesileyle.
Atçılıkta sektöründe önde gelen ülkelerle yarışabiliyorsak, hipodromdaki duruşumuz ve zevkimiz ile de yarışabiliriz. Şapka takmak için dük, kraliçe ya da prenses olmanıza gerek yok, biraz cesaret yeterli özgüveni verecektir size. Unutmayın, hayatlarında yalnızca bir kez Gazi Koşusu’nda koşabilen taylar bu saygıyı hak ediyorlar.
By Elif Sinem TEZEL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder