Düğün hazırlıklarının en
keyifli zamanlarından birini masa düzeni için organizasyon şirketine giderken
yaşayacağımı biliyordum. Bir kere ortada süsleme varsa keyif mutlaka onunla
birlikte geliyor. Birkaç tane yere gittik ama ismi lazım değil biri tam bir
lanetti, uyuz kendini beğenmiş sanki o bizim değil biz onun düğününü
süsleyeceğiz gibi bir havalarda, birde kendinden olması gereken şeyleri ücrete
sokmaya çalıştığı için oradan nasıl kaçacağımızı bilemedik. Ay umarım diğerleri
de bu gıcıklar gibi değildir diye düşünürken birkaç şirket daha gezdik ama
inanın hiçbirine gitmenize gerek yok. Size tek bir adres veriyorum GioOrganizasyon… Bu ismi kazıyın aklınıza Senem Ulusu çünkü görüşeceğiniz ve sizi
mutlu edecek tek insan diyorum. Senem size istediğiniz her şeyi veriyor
üstüne birde öyle tatlı ki başka bir yer beğenmeyi aklınızdan bile
geçirmiyorsunuz. Biz Ritz Carlton’daki ofislerine gittik ama
Nişantası’nda da var.
Bana ne istiyorsun, nasıl bir
şey düşünüyorsunuz sorularından nefret ederim. Ben zaten istediğim şeyi
biliyorum sen bana neler sunacaksındayım asıl… İşte o noktada Senem önce kendi
bildiklerini anlatıyor, sonra sen ne istiyorsun diyor ve zaten gördüklerinle
isteklerin harmanlandığında ortaya hayalindeki düzen çıkıyor.
Abartılı bir masa istemedim
zaten sevmem hiç abartıyı ama istediğimi bildiğim en önemli şeyler Tiffany
sandalye, mor beyaz pembe çiçekler ve başka hiçbir şey J
Bizim Arıkla sevgili olmamıza
en büyük katkı filmlerden gelmişti. Birbirimize film replikleri sorarken aşık
olmuştuk. (Tabii bu kadar kısa değil hikayemiz ) O yüzden düğün konseptimiz
filmler olsun istedik. Zaten giriş, nikah çıkış gibi tüm müziklerimizi soundtracklerden
seçtik ve buna ek olarak tüm masalara aktör ve aktrislerin adını verdik. Bu
kadroda Al Pacino, James Caan, Jack Nicholson, Joe Pesci, Marlon Brando,
Audrey Hepburn, Robert de Niro’dan Grace Kelly’ye tüm kültleri seçtim ve çok
keyif aldım.
Sonra ikea imdada yetişir ve
oradan alınan çerçevelere resimleri yerleştirip gönderdim Senem’e gerisini hiç
düşünmedim. O gün geldiğinde hatasız hepsi yerindeydi J
Masa renkleri ise mint yeşili ve
beyaz ağırlıklıydı ve ıvır zıvırlardan eksik olmasını istedim. İstedim istedim de
ne oldu, hiçbirini düğün günü görmedim. Hatta dikkatimi bile çekmedi. Hepsini
düğünden sonraki fotoğraflarda, arkadaşlarımın gönderdiklerinden gördüm. Ve çok
beğendim…
Bunlar işin keyifli kısmıydı,
keyifsiz yeri ise oturma düzeni idi. O onla oturmaz, öbürküler diğerlerini
tanımaz, o bunla konuşmaz derken gecelerim sabahlara karıştı. En son maili
düğün sabahı attım. Peki, sonra ne oldu oturmam diyenler kaynaştı. Düğün üzeri
yorulduğumla kaldım. Bu koşuşturmamda Arık sağ olsun hiç yardım etmedi bunun
için hala sevgi dileklerimi gönderiyorum sevgilime…
Düzen yapıldı, misafirlerin
hangisinin hangi aktöre veya aktriste düşeceğine. İşte bu da keyifli
kısımlarından biriydi. Seçtiklerimin hepsini çok seviyordum ama en sevdiklerime
en beğendiklerimi yerleştirdiğimi söylememe gerek yok sanırım J
En son olarak oturma düzeni
için masa kartlarını hazırlamaya geldiğinde sıra canım babacım imdada yetişti
tüm davetlilerin ismini tek tek hattat gibi yazdı. Eh insanın sanatçı bir
babası olmasın… Böyle harika cevherlerin olup da o masa kartlarını evde
unutacak kadar da şuursuz olursam masada kartsız herkes oturur yerine L İşte o sırada yine
Senem imdada yetişti (miş benim hiç haberim yok ama çok mutlu oldum) ve tüm
listeyi panoya asarak hem hosteslerin işini kolaylaştırdı hem de davetliler
direk oturacakları masayı bulabildiler.
Hep derler o kadar uğraştım
yoruldum ne kimse gördü ne de ben boşuna bütün o çabalar diye, ben onlardan
değilim. Çok yorudum, uğraştım belki o gece hem heyecandan hem de eğlenceden
görmedim bile ama şimdi dönüp video, resimlere ve bir de geriye dönüp baktığım
da hepsine değermiş…
İşte böyle bitti benim masa
düzenim…
Love,
Sinem
2 yorum:
ama ama hersey mukemmelce dusunulmus o grace kelly lı masada ben oturmak ısterdım :)
Grace Happy: o masayı annemlere hazırlamıştım oda tapar Grace e :) ve teşekkürler.
Yorum Gönder