Bugün yine harika bir pazar sabahına uyandım, azıcık spordan sonra hemen eski Stylist dergilerime yumuldum. İlham panomunda değişeceği bugün hepinize harika geçmesini diliyorum.
Bazen Sarah Jessica Parker'a baktığımda asla onu değil hala Carrie'yi arıyorum. Kolundaki Manolo bez çantasını görünce kesinlikle başka bir şey düşünemedim.
Sanırım ayakkabılarının ne olduğunu söylememe gerek yok:)
Bir Red Carpet daha bitti, bu sefer canlı izlemedim kendimi
Oscar Törenine saklıyorum ama geç de olsa size bayıldığım, beğendiğim ve hiç
sevmediğim 3 tasarımı sunmaktan gurur duyarım.
Kate Hudson Alexander McQueen içinde kesinlikle ışıldıyor. Benim
gibi herkesin ortak olarak bayıldığı tek kişi Kate. Normalde pek göz alıcı biri
olduğu söylenemez ama bir Alexander giymek nasılda değiştiriyor insanı…
Bordo kuyruklu Zac Posen tasarımı ile geceye katılan Naomi
Watts da beğendiğim ikinci look oldu. En çok arkasındaki kuyruğu ve penceresini
sevdim.
Ve gecenin en gereksizi Diorlar içinde Marion Cotillard idi.
Kırmızı halıda ne işi var kısa elbisenin ben gelenekselci bir insanım olmaz
kısa olmaz, olursa da güzel olmaz. Bu lookda hiçbir şey beğenmedim.
Kırmızı, bordo ve turuncu ağırlıklı bir kırmızı halı bitti,
benim heyecanla beklediğim ikinci ve asıl kırmızı halı olan Oscarlara sayılı
günler var o yüzden o zamana kadar bununla yetinebilirsiniz.
Bu Pazar yine kendime döndüğüm pazarlardan biri olmasını istedim.
Hatta o kadar kendime ait olmasını istedim ki artık ne zamandır ertelediğim
boyalarımı alıp resmen geri dönmeye karar verdim. Biraz bakım, biraz en damla
sakızlısından Türk kahvesi ve bolca hayal. Zaten bu muhteşem Manolo Blahnik’lere
bakarken başka bir şey yapılması pek olanak dışı olurdu.
Bir
insanın bu kadar çok sevmeyeni olup ama bir o kadar da yaptıklarının takip
edildiği bir ünlü daha olduğunu zannetmiyorum. İlk ünlü olduğu zamanki haliyle,
Roberto Cavalli’nin yatında salındığı hali ile ve şimdiki hali arasında o kadar
çok fark var ki bu bile ona saygı duymayı gerektirir. Ama benim önünde şapka
çıkardığım an o enfes koleksiyonlarını gördüğüm andı.
Victoria
aslında uzun saçlı iken sadece dünyanın en yakışıklı adamlarından birinin eşi eski
bir pop şarkıcısıyken, kısacık kestirdiği saçları ile tüm dünyanın senelerde
takip edeceği bir modele imza atmış oldu. Aslında o günden sonra artık uzun saç
Victoria için çok anlamsızlaştı ve o dönemi kapatmış oldu.
İlk
başlarda moda ne olursa olsun Victoria hep esmerdi beyazlık moda olsa bile onun
bir rengi vardı, zamanla açılsa da…
Bazen
baştan ayağa tek bir renk giydi, bazen umarsızca bir kürk ya da sadece bir
trençkot,
Bazen
koluna David’i ya da yeni modelimiz çocuklarını taktı,
Ama
onun koluna en çok yakışan her zaman bir Hermes Birkin oldu. Hatta bana göre Hermes
alabilmek için bu kadar sıra beklenmesinin de sebebi Vic’in tüm renklerini
alıyor olduğudur.
Eski
zamanlara göre stili de oldukça değişti. Eskiden kot ve askılı bodyden
oluşturduğu kombinlerini zamanla kalem eteklere bıraktı.
Vücuduna
oturan ve A kesim elbiseler giymeye başladı.
Hatta
hızını alamayıp belden oturtmalı elbiselerde giydi ki işte o zaman Victoria’nın
sadece Beckham’ın eşi olmasından bir adım ileriye giderek bir stil sahibi
olduğunu göstermiş oldu.
Ve stilini öyle bir konuma getirdi ki bir zamanlar pek sıkı fıkı olduğu Katie
Holmes’ın stilinde gözle görülür bir değişiklik yapmasını sağladı. Bu konuda
boynuz kulağı geçmişti bir ara.
Fakat
asıl çıkışını çok uzun zaman önce yapmış olsa bile Victoria Beckham
birçoklarının düşüncelerinin aksini ispat edercesine gayet başarılı
koleksiyonlar sundu başladığı ilk günden bugüne kadar, onları ilk sergileyen de kendi oldu.
Ben
zayıflığını da stilini de o soğuk İngiliz duruşunu da ve muhteşem
koleksiyonlarını da beğenerek Perfect Style diyorum, onda bu aralar fazla olan
tek şey silikonları…
Jennifer Lopez bu ay Amerikan Harper’s Bazaar’ının Şubat
sayısı için objektiflerin karşına çıktı. Üstelik bu sefer dikkatli bakarsanız
pek de yabancı olmayan bir alanda çekim yaptılar.
Biraz arka fona, biraz
merdivenlere, çokça boğaza bakıldığında bu sarayı tanımayacak olan bir Türk
olduğuna inanamam.
Katia Rahlwes’in objektifinden Jennifer Lopez birbirinden
şık kıyafetleri ile Çırağan Sarayında…
Kapak için tercih edilen elbise Fendi ($ 9.990) ve muhteşem
Tom Ford ayakkabıları ile oldukça gladyatör,
Sarı Balmain elbisesi ve Giuseppe Zanotti çizmeleriyle
yerinde bir seksi,
Paco Robanne elbise ve hacimli saçları ile kıskanılası bir
çekim gerçekleştirmişler.
Fakat ben en çok Tom Ford elbisesi ve Jimmy Choo ile
dayanılmaz olduğunu düşünüyorum.
Bugün günlerden Pazar ve ben her Pazar tüm günü evimde
geçirmek isterim. Arık bey uyanana kadar
dergi ve filtre kahve eşliğinde geçen süreden sonra bitmek bilmeyen uzadıkça
uzayan kahvaltı ve Hell’s Kitchen izleyemeye doyamam. Eğlence Cuma gecesi ve
tüm gün cumartesiye kalsın, Pazar mümkün olduğunca dinlenme, bakımla, yazıyla,
Fashion TV karşısında ve 18’den sonra Pazartesi sendromuna geçişle devam etsin.
(sendrom konusunda tam bir klişeyim J)
Bu Pazar ve bundan sonra her Pazar Sunday Of Course…
Yine bir kararsızlığım
gelmişti Anne Hathaway konusunda ama Harper’s Bazaar UK i gördüğümde son verdim
bu uzun sürer kararsızlığa. Anne’i burada çok sevdim. Hatta bu kadar kısa saçı
Twilight’taki Alice’den başkasına yakıştıramazsam da bu çekimde o bile hoşuma
gitti.
Şubat ayında olurda
Harper’s Bazaar UK alırsanız karşılaşacağınız fotoğraflardan bunlardan bir kaçı
olacak. Fotoğrafları Harper’s Bazaar için Olivia Arthur çekti.
Bu dilek için 4 gün rotarlı da başlasam yepyeni, pembe, mutluluk dolu, huzurlu , bol proje ve bosbol paralı, müthiş kahkahalı, eğlenceli ve benden eksik olmayan delilik dolu bir yıl diliyorum önce kendime sonra size...
Bu yıl pek çok görüşeceğiz, geçen yıllara pek benzemeyecek :)