23 Mayıs 2012 Çarşamba

Hafta Sonum…




Bu hafta sonu en keyifli hafta sonlarımdan birini geçirdim. Önce cumartesi günü kargalardan da önce kalkıp kahvaltı ettiğimi belirtmek isterim. Hafta içi 6.30 oflaya puflaya kalkarken cumartesi cumartesi 6’da hortlamak sadece bana mahsustur diyorum. 


Ama o günün keyfini bozmaya hiç niyetim yoktu. Çünkü gideceğim organizasyon şirketi için çok umutluydum desem de inanmayın, bir önceki organizasyon şirketi neredeyse canımı da almaya niyetlendiği için buda öyledir diye önyargılı gittim. Her ne kadar önyargılarımı hazırlayıp gardımı almış olsam da Ritz Carlton’ın enfes manzarasında bir de Senem Hanım’ın o cıvıl cıvıl ve yapıcı konuşmalarından sonra artık kuş kadar hafifledim. Bu postta harcamak istemediğim için siz Gio Organizasyon’u önceden inceleyin ama benim gerçek bir postuma kadar bekleyin derim.



Eh böyle harika bir güne başlamışken hemen canım kuzimi ve biricik sevgilisini alıp kâğıt partisi yaptık. O gün fena yenilsem de hiçbir şeyin moralimi bozmasına izin vermedim, gittim kendimi Yeşilköy’ün tadından bir türlü vazgeçemediğim Yeşilköy Roma Dondurmacısından çikolata vişnesi ile ödüllendirdim. Hastalığım nüksetse de kimin umurunda :)



Tabiî ki günü bu şekilde sonlandıramazdım, kaç haftadır ertelediğim Avengers filmini izlemeye yola koyulduk. Aldık gözlüklerimizi eh, tabii bana bir de kahve uzun zamandır görmediğim İron Man’ımle kavuşacağım kolay mı? 



Hazır beklerken kendime mini minnacık bir ucundan kıyısından ne taktım resimleri çektirdim.



Arık bey her zamanki huysuzluğu ile “daha çekecek miyim offf Sinem aman Elif boş ver bak burada ne var” diye dikkatimi çekmeye çalışsa da bu sefer yenildi. Genelde hep o kazanıyor biliyorsunuz o yüzden fazla kıyafet posttum yok! Ama canım babacımın bana hediye ettiği tripod ile yeni evimin bahçesinde sizlere yeni güzel kıyafet, ne giydim, ne taktım postları gelecek. Azıcık bekleyin.


Ben bu tarz filmlerden sonra hızımı alamayarak kendimi süper kahraman zannettiğim için (deli olduğumu biliyorsunuz artık) koşa koşa kendimi çocuk mağazasına atarak İron Man maskesi aldım. Peki, sizce sadece aldım mı? Bence bütün AVM ‘de onunla gezdim…



Cumartesi böyle neşeli geçti ama pazarım enfes geçti. Her ne kadar o gün davetiyeler için çekim yapacağız diye sevinirken yağmur beni ilk defa üzdü. Of pof diye diyerek yine de belki duracağını umut ederek kuzenimi, sevgili Bahadır’ımızı alıp düştük Yıldız Parkı yollarına.



Ben hala kendimi bir gece öncesinden süper kahraman sandığım için pelerinimsi hırkamla artistlik yapmaya devam ettim.



Ben artistlik yaparken Eren uçtu gitti.



Hey dur bakalım benim neyim eksin bende uçarım diyerek taktım maskeyi ama hoooop yerdeyim. Eh, bana müstahak :) demek ki neymiş rafta durduğu gibi durmuyormuş küçük hanım laflarını da yemek zorunda kaldım. Sorarım size sizce akıllandım mı? 



Ben de yerde pozlarımı vermeye devam ettim.



Vee günün anlam ve önemi için sevgili annemin diktiği papyonlar ve elbisemden keserek geçici bluz havasına dönüştürdüğü üstüm ve Bilun’un tasarımı kutulu duvağımla davetiye pozları için hazırdım.



Her ne kadar hava kötü olsa da, saçlar bozulsa da, moraller yere inse de biz çok eğlendik, tabii ben daha çok resim çektirmek isterken, Arık Beyin mızmızlanmalarını saymazsak. Ah canım benim bunun daha başlangıç olduğunu henüz anlayamadı. Esra ile yapacağımız çekimde onu nelerin beklediğini keyifle bekliyorum :)

Love,
Sinem

Fotoğraflar: Bahadır ve Eren


21 Mayıs 2012 Pazartesi

Harper’s Bazaar Haziran/Temmuz


Taptığım kadınların en başında olan Kate Moss Haziran/Temmuz ayının Harper’s Bazaar’ının kapağında ve tabii ki her zaman ki gibi muhteşem.

Bana göre Kate’in asla ve asla modası geçmeyecek, O özel hayatında kıyafetlerini tercih ettiği gibi her zaman vintage olacak veya iyi bir şarap gibi yaş aldıkça tatlanacak.


Fotoğrafları Terry Richardson’ın çektiği resimleri görmek için Haziran/Temmuz’u beklesek de şimdi kısa bir ön gösterim sunuyor bize.


Kapakta Alexander McQueen elbisesi ile göz süzüyor bana. 


Tasarımlar Calvin Klein, Michael Kors, Yves Saint Laurent, ve daha fazlasından oluşuyor. 




Benden bu kadar, daha fazlası için Harper’s Bazaar almalısınız.

Love,
Sinem

Görseller: Terry Richardson for Harper's Bazaar

Düğün Hikâyem Part 7 – Evimiz…


Sonunda yılgın, bitkin, yorgun ve zaman geçtikçe umutsuzluğa düşen arayışların sonunun bu kadar güzel, içe sinen, keyifli, ferah ve bolca hayallere karşılığın cuk oturduğu bir ev ile karşılaşacağımızı bilseydik bu kadar sıkıntı yaşamazdık.

Gerçekten bizi en çok yoran ev arama ve uzun zaman bulamama süreci oldu. Tamam, en son yapılacak işi ilk yapsak da (mobilyaları almak :) ) içimize sinen evi bulmanın bu kadar meşakkatli olacağını düşünmemiştim.  Tabii ev ararken biz bulduğumuz ile yetinmeyeceğimizi baştan belirttik, umduğumuzu aramaya devam ettiğimiz için neredeyse evsiz kalıyorduk. Ama sonra bir sihirli el dokunmuşçasına aradıklarımızın karşılığını bulduk.  Maşallahlarınızı bekliyorum, aman nazar değmesin :)


Ev hikayesi ile birlikte zorlu aşamaların biri daha geçilmiş oldu. Daha yapacak çoook şey olsa da, (ama ıvır zıvır küçük kalemler kaldı) nedense ben hala pek rahatım. Her şeyi keyifle yapıyorum ki bu da beni sıkmıyor.  Bu süreci yaşayacaklar size de bunu tavsiye ediyorum.



Söylemeden geçemem biliyorsunuz şu an beni heyecanlandıran kısım bu oda çünkü bir sonraki aşamada giyinme odasına dönüşecek, tabii işten çıkıp mimarı eve götürüp ölçü almasını sağlayabilirsem.
Kapanışı yapmak gerekirse, burada yapacağım en güzel şeylerin başında uzun zamandır ertelediğim pilates ve tenise geri dönmek olacak. Tabii çekeceğim harika resimleri saymıyorum bile…



Ve burasıda yemek yapmayı öğrenene kadar yemeklerin oralarda vakit geçirirken bekleyeceğim, bazen de yazılarımı yazacağım yer...

Çok mutluyum,

Love,
Sinem.

17 Mayıs 2012 Perşembe

Louboutin Aşkına…




Bu muhteşemleri 2 sene önce ilk defa İstanbul Fashion Week’te Eda Taşpınar’ın ayağında görmüştüm. Dost başa düşman ayağa bakar misali gözlerimi alamamıştım. Zaten Eda’nın o muhteşem pabuçları oldukça benim onunla dost olmamın imkânı yok…

İşte şimdi net-a-porter sitesinde bu biricik Christianlar alıcılarını bekliyor. Annemi ikna etsem 37 numarası benim olacak ama ikna olmuyor bir türlü, şimdilik…



Ben şu sıralar giyinme odası için mimarlarla iletişimdeyken bu leziz Christian için de bir yer ayıracağım, kim bilir belki bana 30. yaş hediyesi olarak ya da Noel hediyesi olarak ya da yıldönümü hediyesi olarak ya da mezun olalı seneler geçse de mezuniyet hediyesi olarak ve hatta düğün hediyesi olarak (emin olun hiçbir şey bu kadar mutlu edemez) kabul edebilirim.

Uyarıyorum, kimse almazsa ben alacağımJ

Love,

Sinem
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...